-
1 bırakmak
bırakmak lassen; loslassen; gehen lassen; Angelegenheit dabei belassen; Bart wachsen lassen; Frau sich scheiden lassen von; Gewinn abwerfen; z.B. Kinder verlassen; Schüler sitzenbleiben lassen; Spur, Vermögen hinterlassen; Tätigkeit aufgeben; Tier freilassen; (unterwegs) sich von jemandem trennen; Politur, Furnier sich ablösen, abblättern; (-i –e) jemandem etwas überlassen; Sache, Person jemandem anvertrauen; etwas um eine Woche verschieben;b-ni (arabayla) eve usw bırakmak jemanden nach Hause usw begleiten (fahren);-i aç bırakmak jemanden hungern lassen;elden bırakmak aus der Hand legen;içeri bırakmak hineinlassen;b-ne bş-i … liraya bırakmak jemandem etwas für … Lira lassen;sigarayı bırakmak das Rauchen aufgeben;-i bir yana bırakmak beiseite legen; fig absehen von;bırak! gib nichts drauf!; lass (ihn/sie nur machen)! -
2 bırakmak
vt1) lassensakal \bırakmak sich einen Bart wachsen lassen2) ( alışkanlıktan vazgeçmek) abgewöhnen, aufhören (-i mit), aufgebenbir şeyi \bırakmak etw aufgeben, sich etw abgewöhneniçkiyi/sigarayı bırakmam lazım ich muss das Trinken/Rauchen aufgeben, ich muss mir das Trinken/Rauchen abgewöhnen, ich muss mit dem Trinken/Rauchen aufhören3) ( unutmak) liegen lassen4) ( terk etmek) verlassen5) ( koyuvermek) loslassen7) (iz, yer) hinterlassenardında üç yaşında bir oğul, beş yaşında bir kız bırakıyor er hinterlässt einen dreijährigen Sohn und eine fünfjährige Tochterbana bir çiftlik ve epeyce de nakit bırakıp giden halam meine Tante, die mir einen Bauerhof und ziemlich viel Geld hinterließkarısına bir yığın borç bıraktı er hinterließ seiner Frau einen Haufen Schulden9) absetzen (-e in)beni eve bırakabilir misin? kannst du mich zu Hause absetzen?çantayı kapının önüne bıraktı er setzte die Tasche vor der Tür ab -
3 bırakmak
опуска́ть оставля́ть пуска́ть* * *1) -i броса́ть, оставля́ть тж. перен. покида́тьaç bırakmak — оставля́ть голо́дным
bir yana bırakmak — оста́вить, отбро́сить
karısını bırakmak — оста́вить жену́, разводи́ться
leke bırakmak — поста́вить пятно́
sigarayı bırakmak — бро́сить кури́ть
2) -i, -e класть, ста́витьçantasını masanın üzerine bıraktı — он бро́сил су́мку на стол
mektubu postaya bırakmak — сдать письмо́ на по́чту
3) -i, -e откла́дывать, переноси́тьseyahatı haftaya bıraktık — мы отложи́ли путеше́ствие на неде́лю
4) -i пуска́ть, отпуска́тьiçeri bırakmak — впуска́ть
serbest bırakmak — вы́пустить на свобо́ду, освободи́ть
5) -i, -e отпуска́ть, отра́щивать (усы, бороду)6) -i, -e разреша́ть, не препя́тствоватьbırakın ben gideyim — разреши́те, я пойду́
bu işi bana bırakın — предоста́вьте э́то де́ло мне
7) -i разг. подвози́ть, подбра́сывать8) -i оставля́ть на второ́й год в шко́ле9) отстава́ть, откле́иватьсяmasanın kaplaması bırakmış — покры́тие стола́ откле́илось
-
4 bırakmak
1) В броса́ть; оставля́ть тж. перен.; покида́тьkadın bırakmak — разводи́ться
tütünü bırakmak — бро́сить кури́ть
2) В, Д класть, ста́вить; помеща́тьparayı bankaya bırakmak — положи́ть де́ньги в банк
3) В, Д откла́дывать, переноси́ть, передава́ть4) В отпуска́ть; выпуска́тьserbest bırakmak — освободи́ть
5) отпуска́ть, отра́щивать (напр. усы)6) В, Д разреша́ть7) В разг. подвози́ть8) В оставля́ть на второ́й год (в школе)9) отстава́ть, откле́иваться -
5 birakmak
2.1) (alıkoymak) КЪЭГЪЭНЭН, ЩЫГЪЭIЭН -
6 bırakmak
калдыру; тапшыру; ташлау -
7 bırakmak
бросать, оставлятьİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > bırakmak
-
8 bırakmak
v. leave, let go, let, abandon, release, discontinue, quit, drop, stop, give up, go without, let smb. have it, walk out, allow, chuck, consign, demise, dismiss, dispose of, drop in, drop out, edge out, expose, fail, take one's farewell of, forego -
9 bırakmak
berdan--------destjêberdan--------hiştin--------hêlan -
10 bırakmak
Buraxmaq -
11 bırakmak
тIупшын, къыригъэкIын, шыгъэтын, къэгъэнэн -
12 bırakmak
أهجرخلفغادرفارقهجرودعوذريدع -
13 bırakmak
1. أهجر [أَهْجَرَ]Anlamı: salıverme, terk etme2. خلف [خَلَّفَ]Anlamı: salıverme, terk etme3. غادر [غادَرَ]Anlamı: salıverme, terk etme4. هجر [هَجَرَ]Anlamı: salıverme, terk etme5. ودع [وَدَعَ]Anlamı: salıverme, terk etme6. وذر [وَذَرَ]Anlamı: salıverme, terk etme7. يدع [يَدَعُ]Anlamı: salıverme, terk etme -
14 bırakmak
"to leave; to stop, to give up, to quit, to drop out, to cut sth out, to cease, to discontinue, to desist, to renounce; to stop going out (with), to ditch; to let, to allow, to permit; to let go; to let sb out; to drop; to set free, to release; to forgo, t" -
15 bırakmak
"1. /ı, da/ to leave (something, someone) (in) (a place); /ı, a/ to leave (someone, something) with (someone), leave (someone, something) in the care of (someone). 2. /ı, a/ to leave, put (something, someone) on or in (a place). 3. /ı/ to let go of, stop holding: Beni bırak! Let go of me! 4. /ı/ to leave, abandon, desert. 5. /ı/ to quit (a job). 6. to stop, desist; /ı/ to stop doing, quit doing (something): Bırak Allah aşkına! Stop it for God´s sake! 7. /ı, a/ to leave (something) until (a future date), put (something) off until (a future date). 8. /ı, a/ to entrust (a job) to (someone); to hand over, turn over, relinquish (a job, a responsibility) to (someone). 9. /ı/ to leave (someone, something) alone, let (someone, something) be, leave (someone) in peace. 10. /ı, a/ to let (one´s hair) hang down to (a specified level). 11. /ı/ to grow (a beard, a mustache). 12. /a, ı/ to let (someone) have the use of (something), let (someone) have (something), let (someone) borrow (something). 13. /ı, a/ to leave (something) to (someone), let (someone) have (something); to bequeath (something) to (someone). 14. /a, ı/ (for something) to bring (someone) (a specified amount of profit), leave (someone) with (a specified amount of profit). 15. /ı/ to give up (a habit): Sigarayı bıraktı. He´s given up smoking. 16. /ı/ to leave, cease to give one´s attention to (a matter); to forget about, disregard, write off (someone or something regarded as worthless): Bunu şimdilik bırakalım. Let´s leave this for the time being. Onu bırak! Forget about him! 17. /ı/ to set (a captive person or animal) free. 18. /ı/ to let, allow (someone) (to do something) (often used in the imperative): Bırak, onlara yardım edeyim! Let me help them! Öğretmen onu öbür çocuklarla oynamaya bırakmadı. The teacher didn´t let him play with the other children. 19. /ı, a/ to let (someone, an animal) go to or into (a place): O gün beni okula bırakmadılar. That day they didn´t let me go to school. Beni içeriye bırakmadı. He didn´t let me go in. 20. /ı/ to leave (a spouse). 21. /ı/ to leave (a stain, a mark). 22. /ı/ to leave (someone, something) (in an undesirable state): Köpeği bütün gün aç bıraktılar. They let the dog go hungry all day. Çocuğu öksüz bıraktılar. They left the child an orphan. Evi darmadağınık bıraktı. He left the house in a real mess. 23. /ı/ (for a teacher) to make (a student) repeat a grade, fail, flunk (a student). 24. /ı, a, dan/ to sell (something) to (someone) for (a specified price), let (someone) have (something) for (a specified price). 25. (for something) to come unglued. Bıraktığım çayırda/yerde otluyorsun. colloq. You´re still doing what you´ve always done. Bırak ki.... and even if I did...: O işi yapmak istemiyorum, bırak ki vaktim de yok. I don´t want to do that job; and even if I did, I don´t have the time. " -
16 bırakmak
qoymaq -
17 elini bırakmak
elini bırakmak (toka)v. unclasp one's grasp -
18 gelişigüzel bırakmak
gelişigüzel bırakmak (araba vs.)v. bung up -
19 iz bırakmak
v. leave trace, track, etch, impress, leave behind, scar--------iz bırakmak (ciltte)v. pit -
20 serbest bırakmak
give smb. his head, give a horse the reins--------serbest bırakmak (hapisten)v. set at large
См. также в других словарях:
bırakmak — i 1) Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak 2) nsz Koymak Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı. T. Buğra 3) Bir işi başka bir zamana ertelemek Gezmeyi haftaya bıraktık. 4) Unutmak Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım? 5) Bulunduğu yeri veya durumu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay bırakmak — 1) kesme, biçme, yapma sırasında, bir şeyde daha sonra kullanılmak için fazlalık bırakmak Daha güzel günlere pay bırakmak için bir fedakârlık edelim. P. Safa 2) mec. bir ilişkide fazla samimi olmamak, mesafe bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydanda bırakmak — 1) açıkta, evsiz barksız bırakmak 2) ortada, herkesin gözü önünde bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaya bırakmak — 1) yarışma söz konusu olan durumlarda geride bırakmak Özellikle süper devletler, kendi çıkarları için kendilerine muhtaç dostları bir çırpıda yaya bırakıverirler. T. Halman 2) yarı yolda bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzüstü bırakmak — 1) birini yapayalnız, kimsesiz, kötü bir durumda bırakmak 2) bir işi zamanında yapmayıp savsaklamak, olduğu gibi bırakmak, ihmal etmek Evdeki işimi gücümü yüzüstü bıraktım. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş başa bırakmak — birinin, bir şeyle veya bir kimseyle yalnız kalmasını sağlamak Kızı, kendi yaşları ile baş başa bırakmak var. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
başıboş bırakmak — (birini) üstünde hiçbir baskı veya denetim bulundurmamak, kendi havasına bırakmak Durgun sular, başıboş bıraktığım sandalı / Yalıların önünden geçirdi yavaş yavaş. F. N. Çamlıbel … Çağatay Osmanlı Sözlük
başsız bırakmak — 1) yöneticisiz bırakmak 2) büyüğünü yitirmesine sebep olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi hâlinde bırakmak — (bir şeyi) üzerinde çalışmayarak geliştirmemek veya bakımsız bırakmak, işlememek Nasıl çalışmayan küf tutarsa bir müessese de gençleştirilmez, kendi hâlinde bırakılırsa ihtiyarlar, yıkılır, dağılır. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
maruz bırakmak — bir olayın veya bir durumun etkisinde bırakmak Türk Cumhuriyeti varlığını, istikbalini safsatalarla tehlikeye maruz bırakamaz. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
muhayyer bırakmak — seçmeli bırakmak, seçmeye izin vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük